Yönetilemeyen ego neler yapabilir?

14 Ocak 2014

Konuştuklarınız, seçtiğiniz ev, araba, kurduğunuz girişim/şirket, kartvizitinizde yazanlar, hakkınızda söylenenler ve onlara verdiğiniz tepkiler – hep egoyla ilgilidir. Taşıdığınız isim bile ebeveynlerinizin yaşantısı ve egosuyla ilgilidir.

Sosyal dünyada yer almayı ve ayakta kalmayı sağlayan ego, doğru yönetemediğimiz zaman size zarar vermeye başlayabilir.

Yönetilemeyen ego;

  • Yüzünüze açıkça söylenen gerçekleri dinlemenize izin vermez.
  • Dinlemediğiniz insanların ileride gerçekleri söylemesinin önünü kapar.
  • Sevmediğiniz insanların söylediği doğruları yanlış algılamanıza sebep olur.
  • İşinizi geliştirebilecek fırsatları kaçırmanıza sebep olur.
  • Sizi başkalaştırır. Başkaları bu değişimi farkederken, siz farketmezsiniz.

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yaptığım son konuşmada girişimcilerden biri tavsiyelerimi sormuştu. Söylediklerimden birini buraya aktarayım:

“Başarılı bir girişimci olmak istiyorsanız ilk iş olarak egonuzu öldürün. Başarı, statü ve parasal durumunuzdaki değişiklik kişiliğinizi etkilemesin.”

Girişimcilik temel kaynağı insan olan bir iştir. Hem başarılı, hem iyi bir insan olmak için, egonuzu yönetmeyi vaktinde öğrenin.

Kategoriler: Girişimcilik

Yandex ve arama sonuçları arayüzü

13 Ocak 2014

Yandex Türkiye, pazarımıza girdiğine çok sevindiğim ve kurulduğundan beri desteklediğim ve iletişimde olduğumuz bir şirket.

Yandex’in özellikle Harita ve navigasyon alanındaki ürünleri ve TV reklamlarıyla ciddi bir farkındalık yarattığını ve sevildiğini biliyorum, ancak konu “arama” olduğunda henüz hakettikleri pazar payına ve algıya erişebildiklerini düşünmüyorum. Bu, kolay bir iş de değil.

Bunda Yandex’in anasayfa ve arama sonuç sayfalarındaki tasarım tercihlerinin etkisi olduğunu düşünüyorum.

Yandex.ru üzerinden arama yapıp Chrome ile sayfayı Türkçe’ye tercüme edince gelen sonuç sayfası:

yandex_ruTipik beyaz zeminde, Google ile benzer renk formatına sahip; ama kesinlikle daha canlı, renkli ve kullanışlı bir sayfa bu. Rusya’da Yandex arama sonuçları bu şekilde görüntüleniyor.

Aynı arama sorgusunu Yandex Türkiye’de yaptığımda:

yandex_turkey

Burada Yandex’in Adalar konsepti deneniyor. Eminim binlerce mühendisi olan Yandex buradaki performansı ölçüp test ediyordur ama, ben kullanıcı deneyimi açısından şunu söyleyebilirim: Eğer Yandex Türkiye’yi arama konusundaki yeni deneylerini test ettiği bir pazar olarak değil de büyüyüp iş yapacağı bir pazar olarak değerlendiriyorsa, Yandex’in Rusya’da uyguladığı arama sonuç sayfası neyse, Türkiye’de de tamamen onu uygulamalı.

Türk kullanıcısı da, Rus kullanıcısı da, diğer ülkelerdeki kullanıcılar da konu arama olunca arayüz konusuna tamamen alışmış (ve eğitilmiş) durumdalar.

Bu hem pazar payı, hem kullanıcıların algısı, hem de performans açısından daha iyi olacaktır. “Google’dan farklı olalım” yolundan Yahoo gibi tüm dev şirketlerin geçip sonra vazgeçtiğini hatırlamak için hepsinde şu anda bir arama yapmak yeterli. Kaldı ki, Yandex bence arayüz olarak Google’a benzerken farklı olmanın yolunu Rusya’da bulmuş bile.

Kategoriler: Arama, Girişimcilik

Bugüne odaklanmak

17 Nisan 2013

nownownowBir yaşam biçimi olarak girişimciliği seçtiyseniz, her zaman planlı ve sistemli çalışmayı başarabilmeniz gerekiyor. Planlama yapmadan, gelecek öngörülerine göre planlı ve mantıklı adımlar atıp süreçleri tasarlamadan başarılı olmak çok mümkün değil.

İnternet’in her gün hızla değişen dinamik koşullarında iş yapmaya çalışan bir girişimci için ise, bu planlı olma gerekliliğiyle tezat oluşturabilen koşullarda bir yaşam mücadelesi sözkonusu. İnternet’teki fırsatlar ve gelişmeler, planlarınızı ve yol haritanızı neredeyse her hafta, hatta her gün değiştirmenizi gerektirebiliyor.

İnternet girişimcisi bu ikilemi nasıl ele almalı? Girişimci, tüm planlar veya beklentileriyle çatışan günlük gelişmeleri yönetirken, bu dinamik ortamda nasıl düşünmeli? Günün getireceği doğru fırsatları kaçırmamanın yolu nedir?

En yalın yanıt: “Bugüne odaklanmak”

“Bugün odaklı olmak” planlama yapmayı ihmal etmeyi gerektirmiyor. Her zaman bir doğrultunuz, yol haritanız ve işletme planınınız olmalı.

Ama geleceği inşa eden yapıtaşları, her gün yenilenen “bugün”ler.

Geleceğin istediğiniz yönde şekillenmesi için bugün, sadece bugünün mikro ölçekteki başarıları ve iyileştirmelerine odaklanmak zorundasınız.

Her yeni gün başladığında, geçmişle ve gelecekle ilgili -planlarınız, beklentileriniz, pişmanlıklarınız ve aldığınız dersler dahil- tüm bilgi ve düşüncelerden -gerçekten- arınıp sadece bugün yapacağınız doğrulara odaklanarak, bugün odaklı olmanın ilk adımını atabilirsiniz. Bunu her gün sürdürebilmek, sizi ölçülebilir ve sürdürülebilir şekilde daha verimli ve başarılı hale getirebilir.

Kendi sorularınızı da ekleyerek bu listeyi genişletin:

  • Bugün işletmedeki sorunları gidermek için ne yapabilirim?
  • Bugün dünden daha sağlıklı kararlar vermek için nasıl düşünmeliyim?
  • Geçmişte yaptığım hataları tekrar etmeden nasıl adım atmalıyım?
  • Bugün nasıl daha verimli bir gün olabilir?
  • Gelecek hafta beni bekleyen sorunları (finansal, idari, teknik) çözmek için ne yapmalıyım?

Yanıtları siz bulacaksınız, ama “bugüne odaklanmak için” önerdiğim düşünceler şunlar:

  • Dün, geçen hafta veya geçen yılın bugüne olan mesafesi neredeyse aynı. Bu mesafenin SIFIR olduğunu varsayın. Dün ve önceki tüm günler geçmişte kaldı ve bugünden geride kalan dönemlerle ilgili sahip olduğumuz tüm duygu ve düşünceler sadece psikolojimiz tarafından yönetilen eski bilgiler. Bugün, geçmişi unutun. Hata yaptıysanız yaptınız. Yanlış adımlar attıysanız, o adımlar atıldı. Hayatın Ctrl+Z düğmesi yok, sakın UNDO yapmaya çalışmayın, zamanı geri alamazsınız. Bırakın, kabul edin. Geçmiş, geçti. Bugün var.
  • Yarın, gelecek ay veya gelecek yılın bugüne olan mesafesi de aynı. O günler veya haftalar henüz gelmedi, ama sizi o döneme götürecek olan bugünün içindesiniz. Bugün, geleceği unutun. Gelecekten umutlu olma ve girişimcide her zaman olması gereken iyimserliği alın, onun dışındaki ihtimalleri boşverin gitsin.
  • Bugün, geleceği oluşturacak yegane günün içinden geçiyorsunuz. Geçmişle ilgili  olumlu veya olumsuz duygularınızın veya gelecekle ilgili olasılık hesaplarına bağlı beklentilerinizin oluşturacağı duyguların bilincinizi kontrol etmesine izin vermeyin. Bugüne bugün’ü ne kadar çok doldurabilirseniz, geleceğiniz geçmişinizden O KADAR farklı olacak.
  • Geçmişteki hatalarınız veya yaşadıklarınızdan öğrendiklerinizin öfke, üzüntü veya kaygılar olarak bugüne tesir etmesine izin vermeyin. O duygular, bugün de benzer hatalar yapmanıza yol açabilir. Yapmayın!
  • Gelecekten beklentilerinizin bugünkü doğru kararlarınızı gölgeleyecek duygu durumları oluşturmaması için gelecekle temasınızı kesin.
  • Düşüncelerinizi gözlemlemeye başlarsanız, kendinizi mutlaka gün içinde geçmiş veya gelecek dönemleri düşünürken bulacaksınız. Bu gayet normaldir. Bu düşüncelerin aklınıza gelmesiyle sakın kavga etmeyin, ama geçmiş veya gelecekle ilgili düşüncelerin geldiğini FARKETTİĞİNİZ anda GEÇİP GİTMESİNE izin verin ve en kısa zamanda bugüne geri dönün. Derin bir nefes alın, işte buradasınız ve geleceği tasarlayan adımları ŞİMDİ atıyorsunuz.
  • Bugün var, bu saatler, bu dakikalar ve doğru kararları vereceğiniz veya bazı yanlış kararlardan GERİ DÖNEBİLECEĞİNİZ bu an var. Bu anın dışındaki her şey ya geçmişin ilüzyonu, ya da geleceğin olasılık hesapları. Boşverin onları. Bugüne, bu ana, ŞİMDİ’ye gelin. Koltuğunuza yeniden oturun, bilgisayarınızdaki ekranlara yeniden bakın. İşte, buradasınız, gerçek olan tek günün içindesiniz.
  • Bugünün güzelliğine, fırsatlarına, gerçekliğine, sorunlarına, çözümlerine odaklanın. Sonuçlar oluşmadan, gerçekleşmemiş ihtimallere kafa yormayın. Adım atarken geçmişi veya geleceği değil bugünü düşünün.
  • İşinizi en iyi siz biliyorsunuz, fırsatlarınızı, gücünüzü, potansiyelinizi ve bunların karşısında bekleyen tehditleri, zorlukları ve yapılması gerekenleri de. Tüm bilgi ve deneyiminizle BUGÜN’e odaklanın.
  • Bunu HER GÜN yapmak için, her güne, BUGÜN’e odaklanarak başlayın.

Bugün ÇOK güzeldir. Yarın, geçmişinizin bir parçası olacak. Şanslıysanız, yarın da yepyeni bir BUGÜN’ünüz olacak. Kıymetini bilin 🙂

Kategoriler: Girişimcilik

Girişimci ve korkular

01 Nisan 2013

Girişimcilik “korkular” ve onlar için alınan “önlemler” düşünülerek yaşanan bir varoluş şekli değildir. Özellikle uzun vadeli,  sağlıklı ve sürdürülebilir bir girişimcilik isteyen bir girişimci adayı için, korkuların tanınması ve bilinmesi ilk başlangıç noktalarından biridir.

Girişimcinin hem kendi hayatı, hem iş hayatıyla ilgili korkularından arınacağı korkutucu deneyimlerden kaçmayıp onları özellikle tercih etmesi ve bu deneyimleri onlarla tek tek yüzleşerek yaşaması, gerçek bir girişimci olma doğrultusundaki en önemli doğrultuyu bulmak açısından önemlidir.

Başarısızlık korkusu, başlangıç sermayesi veya yatırımcı bulamama korkusu, çalışanların mutsuzluğu veya işten ayrılması korkusu, rekabetin getirdiği süreçlerin getireceği korkular, rakiplerin yapabileceklerinin korkusu gibi bir çok ihtimal düşünülerek oluşturulan önlemlere göre girişim ve girişimcinin şekillenmesi maddi sonuçlar getirse bile, girişimcinin doğasını orta ve uzun vadede bozunmaya uğratabilir.

Girişimci, bulunduğu koşullardan memnun olmayan ve hem kendi yaşam koşullarını, hem de takımının ve hedef kitlesinin koşullarını değiştirmek için yola çıkan, bu amaçla özellikle kişisel hayatında ciddi fedakarlıklarda bulunmayı göze alan bir insan olarak tanımlanabilirse, bu yolculuktaki en temel deneyimin sürekli olarak korkularla yüzleşmek olduğunu söyleyebiliriz.

Özellikle büyük başarılar elde etmiş girişimcilerin veya başarılı insanların yolculuklarını dinlediğiniz zaman, defalarca umutsuzluğa düştüklerini, kişisel hatalar yaptıklarını, çok fazla zaman, kaynak ve başka fırsatları kaybettiklerini ama ANCAK bu yolculuktan korkmamayı, yaşayarak tecrübe etmeye kendilerini açmayı öğrendikçe kendi ilerlemelerini başlattıkları ve sürdürebildiklerini anlayabilirsiniz.

Yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca insanın hayatlarına etkide bulunan ürünler veya sistemler kurup geliştirme, satma hayaline sahip bir girişimci adayı, yatırımcılara yapacağı sunumdan, açacağı işletmenin veya web sitesinin yol boyunca başına geleceklerden, rakiplerin açacağı davalardan korkarak yol alacağını düşünüyorsa asla ilerleme olanağı bulamayabilir.

Kişisel olarak egonuzun, kişisel markanızın(!), değerlerinizin, üretiminizin, hatta karakterinizin sorgulanmasına, eleştirilmesine, hakarete uğramasına bile baştan razı olmazsanız, girişimcilik süreçleri sizi gerçekten çok hayal kırıklığına uğratabilir. Size yönelen her türlü iyi niyetli veya kötü niyetli yaklaşımı KABULLENMEYİ öğrenebilecek bir ruh hali geliştirebilmek için, kötü performans sonrası suratına domatesleri yiyen bir komedyendeki cesarete sahip olabilmeniz gerekir.

Korkmamanın yolu, korksanız bile karanlık bölgelerde o küçük korkularla yürümeye cesaret etmektir. Korkmamak için korkmayı göze almak, korkuların gerçekçi olup olmadığını tecrübe etmenin en doğru ve doğal yoludur. Yüzleşmek yerine korunmak veya önlemlere odaklanmak, girişimcinin işi olmamalıdır. En karanlık odada bile, iki dakika içinde gözümüzün karanlığa ALIŞTIĞINI bilmiyor muyuz? Bugün karanlık görünen ortamı AYDINLATMASI gereken kişi olduğunuzu unutmayın.

İlk cesareti elde etmek için, ilk iş olarak doğru, sakin ve GERÇEK olanla ilgili düşünceyi oluşturmak gerekir.

Girişimci adayları, kendilerine her türlü belirsizlik, korku veya kaygı durumunda bunlarla ilgili sorular sorarak kendi doğrultularını bulabilirler.

Korktuğunuz veya kaygılandığınız, cesaret gereken adımları atma aşamasında sorularınızı önce kendinize sorun. Kendi yanıtlarınız danışmanların veya mentorların deneyimlerinden çok daha önemlidir; hatta, gereğinden fazla danışan adaylar için bu deneyimlerin yarardan çok zarar getireceğinden emin olabilirsiniz.

Adım atmamı engelleyen his nedir? Korkularımı tanımlamalıyım! Korktuğum bu şeyler başıma gelirse ne olur? İşler korktuğum gibi gittiğinde olası en kötü ihtimaller GERÇEKTE nedir? GERÇEKTE ne kaybederim?”

Bu sorulara birkaç örnek vermeye çalışalım:

  • Yatırımcıya yaptığım sunumda heyecanlanırsam GERÇEKTE ne olur?
  • Web sitemizi yayına aldığımızda bazı kısımları çalışmasa veya web tasarımı pek kaliteli olmasa GERÇEKTE ne olur?
  • İlk müşterilerimize eksik veya hatalı hizmet verirsek GERÇEKTE ne olur?
  • Üç ay sonrasının kira ve maaşlarını cebimize koymadan bir ofis tutarsak GERÇEKTE ne olur?
  • Heves ve inançla başladığınız bir proje çok başarısız olursa GERÇEKTE ne olur?
  • İşten ayrılırsam kurduğum proje batarsa ve işsiz kalırsam GERÇEKTE ne kaybederim?

Bu soruların yanıtları önemlidir çünkü girişiminiz başarılı olacak ve ölçeklenerek büyüyecekse zaten AYNI soruları SÜREKLİ olarak GELECEKTE yanıtlamanız gerekecektir.

Gerçek hayatta bindiğiniz otobüs kaza yaparsa, uçak düşerse, deprem olursa, gereğinden fazla alkol alırsanız ne olacağını GERÇEKTE düşünerek mi adım atıyorsunuz, içinizden geldiği gibi mi yaşıyorsunuz? Düşme ihtimali olan bir uçağa binerken sizi cesur kılan düşünce veya kaza ihtimaline rağmen yüksek süratle giderken gaza basmanızı engellemeyen düşünce, iş hayatıyla ilgili kararlarınızda nereye, neden kayboluyor?

Girişimin şirkete dönüşme süreci boyunca sınavınız hiç bitmeyecek, ölçeğiniz büyüdükçe aynı sorunların büyük ölçekte yanıtlarını ararken henüz HİÇ BİLMEDİĞİNİZ ve sizi KESİNLİKLE endişeye ve cesaretle adım atılması gereken yeni süreçlere götürecek yeni deneyimler yaşayacaksınız ve yeni sınavlarda yeni, hiç tanımadığınız korkularla karşılacacaksınız.

Daha yolun başındaki korkularınızın ve kaygılarınızın gerçekten önemli veya büyük olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bence önemli olmalarının tek sebebi GİRİŞ kapısı olmalarıdır, başka hiç bir önemleri yok. Bu kadarcık korku ve kaygıya rağmen girmiyorsanız zaten girişimcilik MACERASI size göre değildir, bunda da üzülecek kırılacak bir durum yok. Herkes her duruma uygun olmak zorunda değil, sadece İSTEDİĞİNİZ için bir işi yapmalısınız. Hele girişimciliği istemeye istemeye yapan biri varsa, bu tam bir oksimoron olur.

Girişiminiz büyüdüğünde yeni müşteriler, yeni takım arkadaşları ve yeni süreçlerin, sermaye ve benzer kaynakların elde edilmesinin en sağlıklı yolu, en küçük sorunlar ve korkularla başladığınız zamanlarda geliştirdiğiniz yaklaşımlar, davranışlar ve karakter olacaktır. Kaynağı oluştururken Girişiminizn DNA’sını keşfettiğinizi unutmayın.

Çözümün merkezi her zaman GİRİŞİMCİ olabilir, bunu başaramayan ve girişimci olan kimsenin yer yüzünde henüz yaşamadığını farkedin! Çözümün merkezi olmak için de sorunları emen değil, sorunlara çok önceden veya sonradan değil oluştukları ANLARDA en sağlıklı ve doğru kararlarla korku veya endişe odaklı değil, gelişme ve büyüme odaklı çözümleri GELİŞTİRMEK’tir, onları önceden planlamak özellikle yeni teknoloji çağında ihtimal dahilnde değil. Elbette bazı kritik önlemleri yolun başında almak zorundasınız (bunlar hakkında sonra yazacağım) ama internet çağında önceliğiniz önlemler değildir, OLAMAZ. Yürüyün, yola koyulun, insanlık çılgın bir süratle üretiyor, öğreniyor ve gelişiyor, siz ise büyüklerinizin ve abilerinizin masallarını dinleyip OYALANIYORSUNUZ.

Girişimciliğin en önemli sermayesi İNSAN’dır yani SEN’sin ve bir girişimde İLK BAŞTA en önemli olan insan da GİRİŞİMCİ’nin kendisi yani SENSİN!

Kendinizdeki problemleri oluşurken çözerek oluşturacağınız rol model, tüm çalışanlarınız, müşterileriniz, yatırımcılarınız ve sosyal ilişkide bularak istediğiniz değişimi yaşatacağınız tüm insanlar tarafından sürekli olarak gözlemlenecektir. GİRİŞİMCİ’lik bu anlamda gerçek bir kararlılık ve büyük bir CESARET ister, çünkü sürekli değişime açık KİMLİĞİNİZİN ön planda olduğu bir iş yapmayı seçiyorsunuz.

Özetle, kaynak sizseniz, sermaye aklınız, bedeniniz ve ruh halinizdir ve bunların tamamını dengede, kontrol altında ve sağlıklı tutmanız, girişimci olarak var olmanızın ve girişiminizin başarılı olmanızın tek yoludur.

Girişimci adayları ve genç girişimciler, önce düşüncelerinizi, özellikle korkularınızı gözlemlemeye başlayın. Bu düşüncelerin önce herhangi bir reaksiyon göstermeden aklınızdan geçip gittiğine şahit olun. Düşüncelerinizi ve korkularınızı tanımaya gayret edin. Korkularınıza yukarıda bahsettiğim sorularla yaklaşıp, GERÇEKTE olabilecek olasılıkları gözünüzde ne kadar büyüttüğünüzü ölçün.

  • Yatırımcıların önünde en kötü şey olsa, rezil olsanız ne olur?
    Onlar da sonuçta birer insan, eğer doğal ve sempatik davranırsanız, yaşadığınız deneyim kötü değil iyi bile sonuçlanabilir. Bu yaş ve bilgi düzeyinde olgun insan rolünü oynamanıza hiç gerek yok. Kendiniz olun.
  • Web siteniz kusurlu ve en eksik özelliklerle açılırsa ne olur? İlk müşterilerinize ayıplı hizmet verseniz ne olur?
    Hatalarınızı kabullenip gerekenleri yaparak herkese verdiğiniz sözleri tutabilirsiniz. O zaman rezil olmuş değil, yardımcı olmuş ve sorun çözmüş olur ve sevilirsiniz.
  • İşinizden ayrılmayı ÇOK İSTİYORSUNUZ çünkü çok inandığınız bir projeniz var. Ayrılsanız ve altı ay sonra projeyi başaramazsanız gerçekte ne olur? Aynı şirket veya başka bir şirkette, aynı sektör veya başka bir sektörde bir daha iş bulamaz mısınız? Aç mı kalırsınız?

Korktuğunuz durumlar GERÇEKTE telafisi olmayan durumlar mıdır? En kötü durumlar bile gerçekleşirse yapacaklarınızı düşünüyor musunuz, yoksa durumun olasılığına bugünden reaksiyon gösterip yarının ihtimallerinden mi korkuyorsunuz?

Sadece duygu ve düşüncelerinizi gözlemleyin, yanıtlarınızı bulmaya çalışın, korkularınızı tanıyın.

En son noktada ise MUTLAKA, her zaman, KALBİNİZİ DİNLEYEREK yanıt verin. Aklın sizi getireceği güzel yol ayrımlarında, doğru kararı sadece ve sadece KALP verir.

 

Kategoriler: Girişimcilik

Girişimcilik ve Liderlik üzerine düşünceler

01 Mart 2013

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde düzenlenen Liderlik Kampı 2013 etkinliğinde geleceğin lider adaylarına yaptığım “Girişimcilik ve Liderlik üzerine düşünceler” konulu konuşmanın sunumu:

.

Kategoriler: Girişimcilik

Ah 2012, sen de çabuk eskidin.

27 Aralık 2012

Yeni yılda yeni bir şey olacağı yok. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Olmasını istediğimiz, daha sağlıklı ve bereketli bir yaşama kavuşmak. Bir takvim yılı daha biterken, bunu yapamadığımızı üzülerek farkediyoruz.

Yeni yıl bu farkındalığı elde edebilmek için, farkında olmadan kullandığımız bir fırsattır. Eskiyen yılı ve gelen yeni yılı düşünmek, daha iyi bir hayat yaşayabilmek için kendimize sunduğumuz bir hediyedir.

Oysa, yeni yıl kutlamaları başta olmak üzere, yeni yıla dair her yaptığımızda da eski yıldaki davranış ve algılarımızda değişen bir şey olmadığını farketmiyoruz. Kutlama hazırlıklarında hatta kutlama anlarında bile gerginiz, anlamsızca alışveriş yapıyoruz ve yılın son günü, çok sayıda gereksiz trafik kazası oluyor.

Değişen takvim yılı değil ama algılarımız, davranış ve ruh halimiz olursa, yeni yıl gerçekten işimiz, hayatımız ve çevremizdekiler için bir değişiklik sağlayabilir.

2012

2012 yılı da başladığında yeni bir yıldı. Ona da aynı şekilde hazırlanmıştık. Oysa, ilginç bir şekilde, hızla eskidi. Şubat ayına geldiğimizde yeniliğinden eser kalmamıştı, hatta, geçen seneden bile çabuk geçti bu yeni yıl. Daha kötü olaylar yaşadık, moralimiz bozuldu, işlerimiz istediğimiz gibi gitmedi, tekrar tekrar denedik, olmadı. Yıl hızla biterken, öncekinden de hızla eskidi.

Neyse ki, şimdi 2013’ten umutluyuz. Muhtemelen çoğumuz için kaderi 2012’den farklı olmayacak.

Yaşımız ilerledikçe, her yeni yılda yeni yıla yüklediğimiz umut ve anlam da artmaya başlamıyor mu?

Neden?

Bu eskiyen yılın neden eskidiğini düşünmeye çalışalım. Muhtemelen çok hata yaptık. Öfkeliydik, tutkuyla sevdik ve inandık, şiddetle kavga ettik ve nefret ettik. Baya bir yalan söyledik. İnsanları kırdık, eleştirdik, yıprattık.

Geçmişimizi kafamıza fazlaca taktık. Gelecek beklentileri ve planları yüzünden bugünümüze çok fazla yüklendik. Sağlığımıza dikkat etmedik. Sağlığımız bozuldukça düzeltmek için doğruları değil yanlışları hayatımıza daha çok yükledik. Mutlu olmak için oburluk yaptık, gereğinden çok yedik, gereğinden çok okuduk, gereğinden çok çalıştık. Bunları sürdürdükçe daha çok paniğe kapıldık, sorunları birbirini besleyen kısır döngüler haline getirdik.

Kendimize değil ama insanlara kızdık. Onlara haksızlık ettik, bazen bağırıp çağırdık bizi anlamadıkları için. Eskiyen yılı eskitebilmek için her yeni gün yeni davranışları, üçüncü seçenekleri tercih etmek yerine, diğer insanları değiştirmeye çalıştık. Kendimizi ve temasta olduğumuz insanları kastık, yıprattık, tahrip ettik.

Yılın başında şiddetle istediğimiz ve hiç bir mesajdan eksik etmediğimiz başarı, para ve sağlık gelmedikçe, bize bunları kendi elleriyle getirebilecek insanları kırdık, temasta olduğumuz dünyanın gerçeklerinden koptuk. Yağmur yağdığında şemsiyeye, güneş çıktığında gözlüklere tutunduk, soğuktan ve sıcaktan rahatsız olduk; yağmurda ıslanmanın, güneşin ışığının güzelliğini, soğuğun güzel ürpertisi ve sıcağın ferahlığını unuttuk. Kötü olaylarla karşılaştığımızda, sabırlı ve sakin olursak onları güzel bir kadere dönüştürebilecek tek gücün kendimizde olduğunu, zaten, çoktan unutmuştuk.

Hepimize her günü yeni olan, her gün yenilendiğimiz ve yenilediğimiz, akıl ve beden sağlığımız için doğruları bulduğumuz, oburluktan, bencillikten, öfke ve kavgadan uzak durup, sadece kendi dileklerimizin değil, diğer insanların da dileklerinin gerçekleşmesine izin veren, sonuna geldiğimizde de eskitmediğimiz bir yeni yıl diliyorum.

Belki de, her yeni gün, kocaman bir yeni yıl’dır 🙂

 

 

Kategoriler: Girişimcilik