Ah 2012, sen de çabuk eskidin.

27 Aralık 2012

Yeni yılda yeni bir şey olacağı yok. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Olmasını istediğimiz, daha sağlıklı ve bereketli bir yaşama kavuşmak. Bir takvim yılı daha biterken, bunu yapamadığımızı üzülerek farkediyoruz.

Yeni yıl bu farkındalığı elde edebilmek için, farkında olmadan kullandığımız bir fırsattır. Eskiyen yılı ve gelen yeni yılı düşünmek, daha iyi bir hayat yaşayabilmek için kendimize sunduğumuz bir hediyedir.

Oysa, yeni yıl kutlamaları başta olmak üzere, yeni yıla dair her yaptığımızda da eski yıldaki davranış ve algılarımızda değişen bir şey olmadığını farketmiyoruz. Kutlama hazırlıklarında hatta kutlama anlarında bile gerginiz, anlamsızca alışveriş yapıyoruz ve yılın son günü, çok sayıda gereksiz trafik kazası oluyor.

Değişen takvim yılı değil ama algılarımız, davranış ve ruh halimiz olursa, yeni yıl gerçekten işimiz, hayatımız ve çevremizdekiler için bir değişiklik sağlayabilir.

2012

2012 yılı da başladığında yeni bir yıldı. Ona da aynı şekilde hazırlanmıştık. Oysa, ilginç bir şekilde, hızla eskidi. Şubat ayına geldiğimizde yeniliğinden eser kalmamıştı, hatta, geçen seneden bile çabuk geçti bu yeni yıl. Daha kötü olaylar yaşadık, moralimiz bozuldu, işlerimiz istediğimiz gibi gitmedi, tekrar tekrar denedik, olmadı. Yıl hızla biterken, öncekinden de hızla eskidi.

Neyse ki, şimdi 2013’ten umutluyuz. Muhtemelen çoğumuz için kaderi 2012’den farklı olmayacak.

Yaşımız ilerledikçe, her yeni yılda yeni yıla yüklediğimiz umut ve anlam da artmaya başlamıyor mu?

Neden?

Bu eskiyen yılın neden eskidiğini düşünmeye çalışalım. Muhtemelen çok hata yaptık. Öfkeliydik, tutkuyla sevdik ve inandık, şiddetle kavga ettik ve nefret ettik. Baya bir yalan söyledik. İnsanları kırdık, eleştirdik, yıprattık.

Geçmişimizi kafamıza fazlaca taktık. Gelecek beklentileri ve planları yüzünden bugünümüze çok fazla yüklendik. Sağlığımıza dikkat etmedik. Sağlığımız bozuldukça düzeltmek için doğruları değil yanlışları hayatımıza daha çok yükledik. Mutlu olmak için oburluk yaptık, gereğinden çok yedik, gereğinden çok okuduk, gereğinden çok çalıştık. Bunları sürdürdükçe daha çok paniğe kapıldık, sorunları birbirini besleyen kısır döngüler haline getirdik.

Kendimize değil ama insanlara kızdık. Onlara haksızlık ettik, bazen bağırıp çağırdık bizi anlamadıkları için. Eskiyen yılı eskitebilmek için her yeni gün yeni davranışları, üçüncü seçenekleri tercih etmek yerine, diğer insanları değiştirmeye çalıştık. Kendimizi ve temasta olduğumuz insanları kastık, yıprattık, tahrip ettik.

Yılın başında şiddetle istediğimiz ve hiç bir mesajdan eksik etmediğimiz başarı, para ve sağlık gelmedikçe, bize bunları kendi elleriyle getirebilecek insanları kırdık, temasta olduğumuz dünyanın gerçeklerinden koptuk. Yağmur yağdığında şemsiyeye, güneş çıktığında gözlüklere tutunduk, soğuktan ve sıcaktan rahatsız olduk; yağmurda ıslanmanın, güneşin ışığının güzelliğini, soğuğun güzel ürpertisi ve sıcağın ferahlığını unuttuk. Kötü olaylarla karşılaştığımızda, sabırlı ve sakin olursak onları güzel bir kadere dönüştürebilecek tek gücün kendimizde olduğunu, zaten, çoktan unutmuştuk.

Hepimize her günü yeni olan, her gün yenilendiğimiz ve yenilediğimiz, akıl ve beden sağlığımız için doğruları bulduğumuz, oburluktan, bencillikten, öfke ve kavgadan uzak durup, sadece kendi dileklerimizin değil, diğer insanların da dileklerinin gerçekleşmesine izin veren, sonuna geldiğimizde de eskitmediğimiz bir yeni yıl diliyorum.

Belki de, her yeni gün, kocaman bir yeni yıl’dır 🙂

 

 

 
Bu yazı Girişimcilik kategorisine gönderilmiş.
 
 

Yoruma kapalı.